Torbalı’nın dinamik gençlere ihtiyacı var, o gençlerin de size ihtiyacı var. Bu nedenle “eğitim evde başlar” sözüyle konuya girmek istiyorum. Bizler anne-babalarımızdan aldığımız ahlak, terbiye ve değerlerle nasıl şekillendirdiysek hayatımızı, çocuklarımız da aynı şekilde bizimle yoğrularak yol alıyor. Evde önce anne-babaya saygıyı, kardeşiyle paylaşmayı, sorumluluk almayı öğrenmeli ki okulda da öğretmenine saygı göstersin, arkadaşlarıyla uyumlu olsun, öğrenciliğin gerektirdiği görevleri yerine getirebilsin. Tabii tüm bunlar “Hadi evladım büyüğüne saygı duy” ya da “Oyuncağını kardeşinle paylaş” demekle olmuyor. Çünkü çocuklar, en çok gördüklerini taklit ederler. Günümüzde 10 aylık bir bebeğin telefonu eline alıp parmağını aşağıdan yukarıya kaydırmasına şaşırmıyorsak, bunun sebebi tam da budur. Unutmayın, çocukların ilk rol modeli anne-babalarıdır. Biz ne isek çocuklarımız da o olmaya başlar.
BEBEKLİKTEN ERGENLİĞE
Hayatın ilk 3 yılında tamamen boş bir zihinle dünyayı tanıyan çocuklar, anne-babanın verdiği her şeyi sünger gibi çeker. Daha sonra akran öğrenmesi başlar; parkta, apartman bahçesinde, kreşte gördüklerini kopyalar. Çoğu ailede olduğu gibi kültürel öğrenmeler de devreye girer: Babanneler, dedeler, teyzeler, dayılar… Hepsi çocuğun karakterinin bir parçasını oluşturur. Çocuğunuzu okula gönderdiğinizde öğretmen onun belirli bir seviyeye gelmiş olduğunu kabul eder. 6–7 yaşına uygun davranışlar, el becerileri, sözcük dağarcığı, oyun kurabilme yetisi… Öğretmen, bu temel üzerine akademik bilgiyi inşa eder. Ancak çoğu zaman ödev yapılmadığında şikâyet öğretmene gider. Oysa ödev bilinci evde kazanılır; tabağını mutfağa götürmesiyle, kıyafetlerini giymesiyle, oyuncaklarını toplamasıyla… Çocukluk döneminde sorumluluktan uzak büyüyen çocuklar, Torbalı’daki birçok öğrencide de gördüğümüz gibi, ergenliğe denk gelen sınav sürecinde daha da zorlanır. Teknoloji bağımlılığı artar, yalnız kalma isteği çoğalır, arkadaş etkisi güçlenir. Bu dönemde aileler bir mucize bekler: öğretmenden, kurstan, koçtan…
MUCİZE EVİNİZDE
Oysa asıl mucize, evinizin içindedir. Kurduğunuz düzenlerde, gösterdiğiniz davranışlarda, kazandırdığınız alışkanlıklarda…
Şöyle bir düşünün:
Çocuğunuz telefonla çok zaman mı geçiriyor?
Siz işten döndükten sonra ne yapıyorsunuz?
Çocuğunuz kitap okumuyor mu?
Siz en son ne zaman kitap okudunuz?
Çocuğunuz bütün gün yatıp hiçbir aktiviteye katılmıyor mu?
Siz spor, yürüyüş, hobi gibi bir şeylerle ilgileniyor musunuz?
Çocuğunuz odasından çıkmıyor mu?
Peki siz onun çıkmak isteyeceği sıcak bir aile ortamı oluşturdunuz mu?
Çocuğunuz duygularını ifade etmiyor mu?
Daha önce duygularını paylaştığında nasıl tepki verdiniz?
Unutmayın: Sizin dün yaptıklarınız, çocuğunuzun bugününe şekil veriyor.
Bu yüzden önce değişmesi gereken kişi sizsiniz. Ama bu değişim sınav döneminde başlamamalı; çünkü bu bir süreçtir, alışkanlıkların yavaş yavaş yer değiştirme süreci… İyi alışkanlıkların tohumlarını ne kadar erken ekerseniz, çocuğunuz sınav döneminde o kadar güçlü parlar.
Bu yüzden değişim için en doğru zaman: Yarın değil, şimdi.